Rusya basınında geçen hafta: ‘Ermenistan yönetiminin amacı Rusya’nın etkisini zayıflatmak’
Rusya basını turunda bu hafta da genellikle olduğu gibi Kafkaslar ve Ermenistan özel bir yer tutuyor. TASS, imzasız haberinde NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Tiflis ve Bakü’nün ardından Erivan ziyaretini yorumluyor. Görüşlerine daha önce de sıkça yer verdiğimiz Stanislav Pritçin, Ermenistan’ın NATO’ya üyeliğini altyapı yetersizliğinden başka Türkiye’nin de muhakkak bloke edecek olması yüzünden mümkün görmüyor; ancak Ermenistan yönetiminin Rusya’nın etkisini azaltmaya çalıştığını vurguluyor. EADaily, aynı meseleyi AB ve Ermenistan ilişkileri üzerinden ele alıyor. Nezavisimaya Gazeta ise Türkiye’nin Irak’la yeni ilişkilerini ve amaçlarını değerlendiriyor.
‘Ermenistan yönetiminin amacı Rusya’nın etkisini zayıflatmak’
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Erivan ziyaretini yorumlayan Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Post-Sovyet Araştırmaları Merkezi kıdemli çalışanı Stanislav Pritçin’e göre Ermenistan öngörülebilir bir gelecekte Türkiye’nin tutumu ve altyapı hazırlıkları yüzünden ittifakın üyesi olamaz; ittifakla işbirliğini aktive etmeye yönelik her girişim Rusya’nın etkisini azaltmaya yönelik.
Uzman, görüşlerini şöyle açıkladı:
“Ermenistan’ın NATO üyeliği hedefi günümüzdeki jeopolitik şartlarda ulaşılamaz. Bu öncelikle Türkiye’nin tutumuyla ilişkili. Türkiye hiçbir şart altında Ermenistan’ın NATO üyesi olmasına ve bu sayede öncelikle Azerbaycan’ı hedefleyecek bir güvenlik garantisi almasına izin vermez. Finlandiya ve İsveç örneğinde Türkiye’nin yeterince ilkeli bir şekilde kendi menfaatlerinin arkasında durduğunu gördük ve Azerbaycan’la ilişkilerini Avrupa-Atlantik topluluğuyla dayanışma uğruna kurban etmek istemeyecektir.”
Pritçin’e göre bir başka önemli faktör de altyapı hazırlığının yetersizliği ve mesafenin büyüklüğü. “Yıllardır NATO üyesi olmaya çalışan ama buna halen yaklaşamayan Gürcistan örneği var. Gerçi elbette, Gürcistan konusunda NATO’nun beşinci maddesi işliyor, Gürcistan’ın toprak iddiaları var; Azerbaycan’la barış anlaşması imzalaması durumunda ise Ermenistan daha ayrıcalıklı bir konumda olacak, ama bu, bu yüzden NATO’ya daha yakın olduğu anlamına gelmiyor.”
Pritçin, Erivan’ın NATO ile işbirliğini hızlandırmaya yardım edecek biricik faktörün Rusya’nın bölgedeki etkisinin azalması olacağını düşünüyor; Ermenistan yönetimi de bunu hedefliyor. Pritçin sözlerini şöyle bağlıyor:
“Bu konuda Ermenistan azami katkıda bulunmaya hazır olacak. Her tür ortak tatbikat, sembolik silah sevkiyatı, NATO standartlarına geçiş planları; bütün bunlar Ermenistan yönetiminin Rusya’ya bağımlılığı azaltma ve Ermenistan’da Rusya’nın etkisini düşürme hedefine ulaşmasına yardım edecek.” (TASS, 20 Mart 2024)
‘Ermenistan için AB bir alternatif mi?’
“Denetçiler Odası” adlı derneğin başkanı Nairi Sargsyan, Ermenistan’da yayınlanan Post (Olay) gazetesiyle 19 Mart’ta yaptığı söyleşide, “Rusya ekonomisinde günümüzde bazı iyileşmeler gözlendiğine veya en azından ekonominin belli bir derecede büyümeye başladığını” belirtti:
“Ancak bunu Batı için söyleyemem. AB’nin motoru olan Almanya, Fransa ve İtalya’da iktisadi kriz işaretleri görülüyor. Bu durumda Ermenistan yetkililerinin Batıya yaslanma veya jeopolitik vektörü değiştirme kararı uygun değil. Bazı göstergeler yardımıyla analiz edelim. Rusya’ya para kazanmaya giden yurttaşlarımız son beş yıldır aile üyelerine veya akrabalarına 4,5 milyar dolar gönderdi. Bu, özel kişiler tarafından Ermenistan’a havale edilen toplam paranın yüzde 61’i; oysa aynı dönemde Avrupa’dan sadece yüzde 20, ABD’den de 6,8 geldi. Ermenistan mamullerinin ihracatında da son beş yıldır Rusya’nın payı yüzde 37, Avrupa’nın 5,4 ve ABD’nin 1,3. Bunlar, Ermenistan ekonomisinin neyle yaşadığını kanıtlayan göstergeler.”
Sargsyan, Ermenistan’ın KGAÖ’nden ayrılmasının Rusya’yla cepheleşme anlamına geldiğine, Rusya’nın “bu durumda, Ukrayna ve Gürcistan’ı affetmediği gibi Ermenistan’ı da affetmeyeceğine” emin:
“… Şu formülasyonu tekrar kullanmak istiyorum: Rusya, Ermenistan için en iyi dost değil, ama Rusya’yı bir anda karşımıza aldığımızda çok tehlikeli bir hasım olacaktır. Ukrayna’daki gibi iktisadi yaptırımlardan çok daha tehlikeli sonuçlar da olabilir. Tanrı vermeye de Ermenistan’a Azerbaycan ve Türkiye üzerinden saldırı olmasın, Ermenistan’da iç savaş başlamasın, vb.”
Sargsyan’a göre eğer iktisadi faktörlere dönersek Ermenistan bugünkü sayılarla yurtdışına çalışmaya giden 300 bin yurttaşını geri almak zorunda kalabilir veya Ermenistan’a para havalesinde yasakla karşılaşabilir. …
Ermenistan 2008’den beri AB’nin ayrıcalıklı ithalatçısı statüsü taşıyordu; bu da şu anlama geliyor: 6200 kalem emtia AB’ye sıfır gümrük veya düşük gümrük resimleriyle ihraç ediliyor. Ama bu statünün süresi 2023’te doldu ve uzatılmadı. Yani Ermeni mamulleri kalite gereklerinden başka Avrupa pazarında fiyat rekabetine de sahip olmayacak.
Sonuçta ortaya çıkan tabloya göre Ermenistan Avrasya Ekonomik Topluluğu ve KGAÖ’yle ilişkilerini koparabilir ama aslında AB’ye de yaklaşamaz.
Sargsyan şöyle özetliyor:
“Ermenistan Dışişleri bakan yardımcısı geçtiğimiz günlerde, ne yazık ki AB ile ilişkilerimizde gerileme tespit edildiğini söyledi. Eğer öyleyse Ermenistan’ın elindekinin yerine koyabileceği bir pazarı da yok. Buna yakıt ve enerji sistemini, Rusya doğalgazında beklenen fiyat artışını veya hatta doğalgazın kesilmesini, elektrik fiyatlarındaki yükselmeyi ekleyelim. Ermenistan nükleer santrali ülkede tüketilen elektriğin üçte birini üretiyor. Eğer zenginleştirilmiş uranyum tedariki de kesilirse fiyatlarda şiddetli bir artış olur, insanların karanlık ve soğukta yaşadığı ve çalıştığı 1990’ların ortamı geri döner. İktisadi kalkınma için Rusya ile ilişkileri geliştirmekten başka bir yol görmüyoruz. Çeşitlendirmeye karşı değilim, ama her şeyin zamanı var. Her kararın altında hesap kitap, olumlu ve olumsuz etkilerin değerlendirilmesi yatmalı, ancak bundan sonra karar alınmalı.” (EADaily, 19 Mart)
‘Türkiye’nin Irak görüşmeleri’
Türkiye bölgesel gelişme problemlerinin Türkiye, İran ve Irak arasında üçlü formatta görüşülebileceğini söyledi. İran’ın da Irak meselelerinde tartışmalara katılabileceğini belli etti. …
Arap basınının kaynaklara dayanarak yazdığına göre Bağdat’taki merkezi hükümet kuzey bölgelerinde Türkiye’ye “büyük bir askeri harekatın” yürütülmesinde siyasi destek sağlamaya hazırsa da Ankara’yla Tahran arasında problemler çıkabilir. Türkiye tarafı uzun süredir Yezidilerin tarihi vatanı sayılan Irak’ın kuzey bölgelerinde PKK’yı etkisiz hale getirmek ve Suriye’nin kuzeyindeki gruplarla lojistik bağını koparmak için askeri kontrol sağlamaya çalışıyor. Bu, İranlıların aynı yerde varlıklarını vekil askeri varlıklarla, Halk Seferberlik Güçleri’yle güçlendirme arzusuyla çelişiyordu.
Türkiye’nin Irak’la görüşmelerinin gündemindeki çatışmalı bir başka mesele de “Kalkınma Yolu” adlı ulaştırma projesi. Karayolu ve demiryolundan oluşan bu proje aşamasındaki koridor 1,2 bin kilometre ve Irak’ın sahillerinden başlayarak ülkenin iç bölgeleri üzerinden Türkiye sınırına ve oradan Avrupa’ya ulaşması öngörülüyor. Plana göre Ankara da kendi topraklarında bu altyapının yaklaşık yüzde 10’unu inşa edecek. Projenin uygulanmasıyla birlikte Irak’ın Grand Faw limanı uluslararası pazarlar için İran körfezinde stratejik bir önem kazanacak. Kalkınma Yolu’nun, İran’ın menfaatleri için tehdit olarak görülmemesi mümkün değil.
Ortadoğu uzmanı Anton Mardasov Nezavisimaya Gazeta’ya şu açıklamada bulundu:
“Türkiye diplomasisinin Irak’ta daha faal hale gelmesi, bu bağlamda gerçekleşmesi çok kuşkulu olan Kalkınma Yolu adlı iktisadi projeyle ilgili sayısız konuşma, tek bir hedef güdüyor: Irak’ta sadece hava saldırıları ve silahlı kuvvetler ve MİT özel operasyonlarının saldırılarıyla sınırlı kalmayacak yeni bir askeri harekatı hazırlamak. Belli ki Türkiye uygun ortamdan yararlanmaya karar verdi.”
Mardasov’a göre Irak, başbakan değişikliğinden sonra bölgesel görüşme alanı olma statüsünü kaybetti ve neredeyse bütün Körfez ülkeleri Tahran ve Halk Seferberlik Güçleri’ne yarayan eylemlerinden ötürü Irak’la işbirliğini dondurdu.
Mardasov, Ankara’nın zamanlamayı doğru kullandığını düşünüyor. …
Mardasov’a göre Türkiye’nin İran’la konsensüs bulmaya çalıştığı aşikar:
“İran güya PKK’yı tehdit olarak algılıyor, ama gerçekte Suriye’de planlanmış iyi temasları var ve belli ki PKK onun izniyle son bir yıldır Süleymaniye’deki pozisyonunu güçlendirdi. İran’la bir tür konsensüs sağlanabilir, ama Tahran gene de aklının bir köşesinde gidişata dair kendi yaklaşımını koruyacaktır. Üstelik PKK da Kandil’in İran tarafına taşındı.” (İ. Subbotin / Nezavisimaya Gazeta, 19 Mart)